Pazar, Temmuz 4

YAPISALCILIK VE SEMİYOTIK KÜLTÜR ANALİZİ


YAPISALCILIĞIN ÖZELLİKLERİ

1- Derinlik dış görünüşü açıklar: Yapısalcılara göre toplumsal yaşam yüzeyde kaotik öngörülemez  ama derinde saklı oluşturucu mekanizmalar bulunur.

2-Bu derinlik yapısaldır: Derindeki oluşturucu menaizmalar sadece hazır ve etkili değil aynı zamanda örgütlü ve yapılıdır

3- Nesnellik: Yapısalcılar kendilerini sıradan kişilerin görmediği gerçekleri keşfeden tarafsız ve bilimsel gözlemciler olarak görürler. Bu görüş başta postmodernizm olmak üzere diğer bazı görüşlerden köklü biçimde ayrılır

4-Kültür dile benzer: Yapısalcılığa göre dil,kelimelerden ve hatta seslere benzer öikro öğelerden meydana gelen bir sistemdir. Dil bunların arasındaki ilişkiler sayesinde bilgiyi anlama dönüştürür. Kültüre yönelik yapısal yaklaşımlar da bir takım unsurları (işaretler,kavramlar) ortaya koyar ve mesaj taşımak için bu unsurların nasıl düzenlendiğini inceler


-Yapısalcılar kendilerini varoluşçuluğun ve fenomonolojinin karşıtı olarak görürler ve bunları bireyselcilikle ve bilimsel olmamakla eleştirirler. Örneğin yapısalcı antropolog Levi -strauss rakibi varoluşcu felsefeci Sartre'a yönelik sert bir eleşt,r, başlatmıştır. Levi Strausa göre Sartre,muhalif konumu nedeniyle toplum ve kültürünbireyler üzerindeki sınırlandırıcı rolünün önemini anlamamaktadır.


Yapısalcı analiz,bireylerin içsel düşünceleri ve deneyimlerinden çok fikir ve işaret sistemlerinin nesnel olarak incelenmesini bilimin merkezine koyar.Özellikle dil anlamın merkezidir. Yapısalcılık işaretlerin incelenmesi olan göstergebilim için temel oluşturur


FERDINAND DE SASSURE

Konuşmaları genel dilbilim dersleri Course in General Linguistics adıyla yayımlanmıştır. Bu çalışmada saussure sadece dile yönelik değil genel olarak kültüre yönelik yapısalcı yaklaşımlar için de temel hazırlar. Saussure göre dil kavramlar (şeyler yada fikirler) ile bağlantılı akustik görüntüden kelimeler sesler oluşur.

Dili anlamak için bu işaret sisteminin yapısını ve işleyişini ortaya çıkarmamız gerekmektedir. Fakat dil nasıl çalışır?

Saussure a göre dil farklılıklar aracılığıyla çalışmaktadır. Örneğin kapı kelimesinin anlamını onun baca,pencere,duvar vs arasındaki farkını anlamayı öğrendikçe anlarız. Dolayısıyla sözcükler farklılıklar yapısı ile birbirine bağlanan işaretler ağının parçası olarak var olurlar.

Saussure ayrıca dili (langue)  konuşmadan (parole) ayırmanın gerektiğini vurgular ona göre konuşma (parole) kavramı,dil kullanımının ampirik örneklerini,yani insanların belirli yer ve zamanlarda söyledikleri şeyleri ifade eder. Oysa dil (langue) kavramı derin bir yapıyı yani parole'nin temelini oluşturan bütün işaretler sistemini ifade eder.

Saussure,dili incelerken,gösteren(örn:siyah) ve gösterilen (örn:yas) arasındaki ilişki üzerinde durur. Ona göre,dilbilimi, göstergebilimin bir dalıdır.

CLAUDE LEVİ-STRAUSS

Levi-Strauss yapısalcılığa benzer özelliklere sahip olanlardan örnekler sunmuştur. Bunlar,marx,freud ve yerbilimidir.

Marx'a göre ekonomik ve siyasal yaşamın yüzeydeki çeşitli ayrıntıları (örn:grevler,devrimler,yoksulluk,sömürü,ideoloj,vs) daha derindeki bir bağla (örn:sermaye sahipliği,üretim araçları,sınıf yapıları,sınıf çıkarları vs..) ile ilişkilendirilebilir. Fakat marxist düşüncenin gücünden ve yoğunluğundan etkilenmiş olsa da, Levi strauss'un marksizim'i yada marxist kültürel analiz biçimlerini asla kucaklamadığını da eklemeliyiz. Aksine onun çalışması ,anti-materyalist kültür yaklaşımına sahiptir.

Levi strauss'u Freud'un rüya yorumları,mitoloji ve nevroz üzerine çalışmaları da etkilemiştir. Hastaları,Freud'a acayip kabuslar,fetişler,fobiler ve açıklanamayan korkular ve cinsel sorunlar gibi çeşitli durumlar sunmuştur. Freud'un dehası,bu farklı durumları,sınırlı bir sistemle açıklayabilmesidir. Freud'a göre,birbirleriyle sistematik ilişkide bulunan benlik ego ve superego'ya sahip bir zihin söz konusu idi.

Yerbilimi ise geniş kırsal alanlara ilişkin incelemedir. Levi-strauss yerbilimci gibi kendisini,görünürdeki manzaranın (tepeler,nehirler) altında yatan derin oluşumları (kayaların altındaki gizli yapılar,vs) açığa çıkaran bir bilim adamı gibi görür. Temel amacı,ayrıntıyı açıklamak değil,ayrıntıyı kullanarak altta yatan daha büyük ve önemli yapıları ortaya çıkarmaktadır.

Levi Straus'un marx,freud ve yerbilimden öğrendikleri şöyle özetlenebilir: Doğru gerçekl,k asla belirgin değildir.

Levi Strauss bir kültürdeki örneğin mitsel düşünce yapısını anlamak için yüzeyde duran belli bir miti incelemenin ötesine geçilmesi gerektiğini savunmuştur.

Diğer unsur ise;Durkheim'ın çalışmalarıdır. Durkheim toplumu ahlaki bir güç,levi Straus ise entellektüel bir güç olarak görür ve her ikisi içinde toplum soyut ideal ve zihinsel bir gerçekliktir.

Durkheime göre kolektif bilinç,rituelller ve din youyla ifade edilir.

Levi-Strauss'un ikili karşıtlık fikri,Durkheim'ın kutsal olan ile kutsal olmayan arasındaki zıt ilişkiye ait fikri gibidir. Ayrıca her ikiside zihinsel yaşamın ilkel(mekanik dayanışma,ilkel zihin) ve modern (organik dayanışma,bilimadamı) biçimlerinin ayrıştırılması ile ilgilenmiş ve bu biçimlerin ortak özelliklerini açıklamışlardır.

AKRABALIĞIN YAPISAL ANALİZİ

Akrabalık (kinship) kuramı,aile yapısı,evlilik örnekleri,akraba temelli kılan gruplarının örgütlenmesi,akrabalara verilen isimler,aile ilişkilerinin özellikleri mülkiyet sahipliği gibi farklı olgularla ilgilenir.

Levi Strauss a göre akrabalık sistemleride aslında sayıca azaltılabilir olan,yüzeysel olarak karmaşık ve keyfi kurallar içermektedir. Bunların içinde en önemlisi(örn: kimin kiminle evlenecfeğine karar verilmesi) meselesiyle ilgilidir.

Hatta akrabalık kurallarının en temel olanı,ensest ilişki tabusudur. Levi Strauss evrensel olarak yasaklı olan bu tabuyu kültürel yaşamın başlangıç noktası olarak görmüştür.

Levi Strauss'a göre akrabalık sistemleri dile benzer. Öyle ki her ikiside bir değiş tokuşu gerektirir,akrabalık sistemleri kadınların,dil ise kelimelerin.... ayrıca her ikiside insan zihninin entelktüel insan zihninin entellektüel yeteneklerini yansıtan iletişim biçimidir.


MİT VE SINIFLANDIRMANIN YAPISAL ANALİZİ

Lezi Strauss,mit ve sınıflandırma incelemesinde kültürün altta yatan dil benzeri niteliklerini ve onun oluşturucu dilbilgisinin biçimsel özelliklerini bulup ortaya çıkarmayı amaçlamış ve böylelikle toplumların bilinçdışı tutumlarına yönelik bilgiye ulaşabileceğine inanmıştır.

Levi Strauss,ünlü Oedipuss miti incelemesinde bu ilkeyi uygular ve ilk olarak hikayeyş en basit biçimine indirgeyerek ''oedipus babasını öldürür ve annesiyle evlenir gibi mit birimlerini ortaya koyar. Ardından bu mit birimleri arasındaki ortak özellikleri ve karşıtlıkları bulmaya çalışır. Bu örnekte Oedipus'un babasını  öldürmesi===> kan ilişkilerinin hafife alınması Oedipus'un annesiyle evlenmesi===> kan ilişkilerinin gözde büyütülmesi.

Levi Strauss'a göre bu tür ikili karşıtlıklar (binary oppositions) (hafife alma/gözde büyütme) mitin en temel özelliğidir ve ona derin yapısal bir anlam katar.

Levi Strauss,ilkel düşünür Bricolage'a benzer. Fransa'da bir bricoleur,eline ne geçerse tamir etmede iyi olmaya çalışır. Levi Strauss'a göre,ilkel zihin Bricoleur'un zihni gibi işler. Bu zihin doğal ve toplumsal çevrelerden (hayvanlar,bitkiler,başka mitler,vs) ikili zıtlığa dayalı sınıflandırma sistemleri (ham/pişmiş,evlenilebilir/evlenilemez),mitolojiler ve ritueller oluşturur.Örneğin Levi Strauss,totemliğe ait hayvanların iyi bir düşünme aracı olduğunu ileri sürmüştür.

İlkel zihin,öğelerin yeniden düzenlenmesi ve aynı malzemelerden sürekli yeniden kurulumu vasıtasıyla karmaşık kültürel sistemleri oluşturmuştur. tam da yetenekli bir bricoleur'un bahçe aletleri arasından ne bulabildiyse kullanarak usta işi makineler üretmesi gibi...

ROLAND BARTHES

Barthes,kariyerinin daha sonraki aşamasında post-yapısalcı bir bakış açısına çok yaklaşmıs olsada;ilk çalışmalarında ağırlıkla Sausseure'dan yararlanan bir semiyotik kültür modelini savunmuştur.

Barthes bazı kavramsal temaları söyle açıklamıştır:

Dil/konuşma (langue/parole):Bu Saussure tarafından yapılan ve soyut işaretler sistemi (dil) ile onun belirli bir kullanımı (konuşma) arasındaki ayrımdır. Barthes,bunun sadece dilbilim ile ilgili konulara değil tüm semiyotik bağlamlara uygulanabileceğini savunur. Örneğin,bir gıda sistemi hakkında konuşma,beslenmeye dair tabulardan (yenebilir/yenemeyen şeyler),birimlerin karşıtlarını gösteren unsurdan (tatlı/acı) birleştirme kurallarından bir araya getirilebilir/getirilemez olan gıda maddeleri) ve kullanım ritüellerinden (örneğin sofra kuralları) oluşan bir dilin yeri söz konusudur.

Gösteren ve gösterilen (Signifier/signified)

Barthes,gösteren ile gösterilen arasındaki ayrımın bütün sembol sistemleri şle temel olduğunu söyler.

Barthese göre işaret sistemlerinin dünyayı çoğu zaman keyfi olarak nasıl parçalara ayırdığı ve sınıflandırdığı araştırmalardır. Bu noktada Barthess,Levi Straussu izleyerek semiyolojinin gelecekteki görevinin sınıflandırma işi gibi olacağını söyler.

Sözdizimi ve Sistem:

Sözdizimi işaretlerin sıra içerisinde düzenleme biçimidir. Dolayısıyla her bir terim anlamını aynı paradigma seti içinde diğer işaretlerden (kendinden önce ve sonra gelen işaretlerden) farklılığıyla alır.  Paradigma seti,anlaşıldığı gibi işaretlerin anlamını kontrol eden setlerdir. Örneğin bir bıçak,birkaç paradigma sekline aittir: Yemek yeme araçları seti,kasap için kullanım seti,silah seti.


Anlam Ve İma

Anlam bir sözcüğün isimlendirdiği şeyi anlatır. ima ise ideolojiktir. Açık olmayan anlamdır. Duygusallıkları,öznel yorumlamayı,sosyo kültürel değerleri içerir. Örneğin bekar sözcüğü evlenmemiş insana verilen isimdir,fakat farklı imaları vardır örnek bekar erkek ev bağı ve sorumluluğu olmayan gözü kızlarda olan bu nedenle mahallemize kiracı olarak alınmaması gereken zıpırdır. Bu anlama aynı zamanda ikinci düzey anlam  verme denir.

Barthes batı marksist düşüncesi ileilgili konularda (otantiklik,ideoloji ve metafetişizm gevşek bir biçimde ilişki kurmuştur bunların bazı örnekleri şöyledir;

* Yeni citroen otomobil insanların ibadet etmeye geldiği bir tür modern katedral olarak kavranır. Barthes insanların bu meta ile nasıl fetişik bir etkileşim kurduğuna dikkat çeker

* Fransız askeri uniforması içinde bayraüı selamlayan zenci bir adama yer veren dergi kapağı sömürgeciliği destekleyen ideolojik bir demeç olarak okunur. Bu dergi kapağı insanların fransız kolonilerinde fransaya hizmet etmekten dolayı mutlu olduklarını ima eder.

* İşçi sınıfları için güreş bir tür tiyatro ya da büyük gösteridir. Gğreş boksa göre daha dürüst daha otantik ve daha az burjuva görülür.

* Fabrika ürünü oyuncaklarla zanaat ürünü oyuncakların karsılastırılması vardır. Zanaar ürünü olan oyuncaklar daha üstündür çünkü zaman içerisinde uyarlanan ve cocuklara yönelik hazırlanan sağlam organik ürünlerdir.

Buna karşılık,fabrika ürünü oyuncaklar, bir zanaat ürününün duygusal niteliğinden yoksundur. Yabancılaşmış emeğin ve teknolojik sistemlerin soğuk ve duygusuz ürünleridir.

Barthes mitolojiler yapıtında mit yaratma süreçleri üzerinde durur ve mitin daima burjuva olduğunu ve mevcut toplumsal düzeni meşrulaştırmak doğallaştırmak için işlediğini vurgular. Kullandıkları kültürün egemen değerlerini destekler. Mit soru sordurmaz ve eleştirel düşünceyi teşvik etmez. Barthes,miti çalınmış dil bir dil olgusu olarak niteler.

Mit,tüm bunları çeşitli retoriksel figurler aracılığı ile yapar:

Aşılama: Kişinin,toplumdaki bazı eşitsizlikle kötülükleri vs. kabul ederek toplumsal düzenin daha genel bir eleştiriye uğramasını engellemek (örneğin çıkan savaşların demokrasi ve özgürlük elde etme adına olduğunu kabul ediyorsun,böylece yaşadığın düzeni savaş çıkmasını eleştirmiyorsun.

Tarih Yoksunluğu: Nesneleri,toplumsal kaynaklara ilişkin tüm izlerden yalıtarak sunmayı içerir turistlerin kullandığı rehberler bunun bir örneği. Bu truistlerin ilginç turistik yerleri ziyaret etmelerini mümkün kılar,fakat turistleri,z,yaret edilen yerin toplumsal koşullarından ve süreçlerindern soyutlar. Sonuçta ,estetik deneyim,daha kapsamlı olan toplumsal ve tarihsel bilinçlenmeden kopartılır

Tanımlama: Bir süreci anlatır. Bu süreç aracılığıyla bir başkası ile özdeşleşiriz yada onu kendimizden farklı görürüz. Bayrağı selamlayan zenci askerle özdeşleşirsek,Fransız vatandaşı olarak konumumuzdan daha fazla gurur duyabiliriz.

Totoloji: Barthes bunu ,zor sorulardan kaçınılan bir tür sığınak ve dilin reddi olarak görür.

Başka ne alacaktı ki? tepkisi verebileceğimiz önermelerdir. Sözcükler gereksiz yere herhangi bir artı bilgi sunmadan yeniden tekrarlanır. En bilinen totoloji örnekleri yaşlı bir ihtiyar altı süvari ve beyaz kırat gibi tamlamalardır. Fazlalıktır,içi boş kalabalıktır. Malesef üzülerek ifade ediyorum ki... 'Ülkemizin müdafa edilmesi ve savunulması için..' '' Her türlü meşru ve legal yoldan'' ''Hertürlü olasılık ve ihtimalleri hesaba katarak''

Yani kişiler kafalarında o an kullanabilecekleri bir can simidi kavram ararlar veya dolambaçlı bir anlatım sunmaya çalışırlar vs... totolojiye başvururlar.

Barthes'in mythologies kitabının önemli bir yönü anlam ve şma arasında ayrım yapmasıdır. Hatırlanabileceği gibi anlam,bir imgenin gerçek anlamını ifade ederken ima mitolojik anlama gönderme bulur. Örneğin:askeri üniforması içinde kırmızı beyaz ve mavi renkli malzemeden bir parçayı selamlayan zenci bir kişiyi gösteren dergi kapağı,fransız ordusunda bayrağı selamlayuan bir sömürge askerini ifade edebilir.

Ona göre işaretleri otomatikman ve anında belli bir biçimde okuruz. bunu yaparken,işlemekte olan karmaşık bir semiyolojik sistemi algılayamayız. Sonuçta mit kendi niyetinin gizli olmasından dolayı değil,doğallaşmış olmasından ötürü masum konuşma olarak nitelenir.

Barthes'a göre,burjuvazi kendisinin burjuvazi olduğu gerçeğini saklar ve böylelikle mit üretir,devrim ise kendini açıkça devrim olarak duyurur ve böylelikle burjuvazinin mitini ortadan kaldırır.

Barthes,metileri çözümleyen mitolojist ile mit tüketicisi arasında bir ayrım yapar. Ona göre,mit tüketicisi burjuva toplumunun mitolojileri vasıtasıyla baştan çıkarılır ve üstün bir taktikle yenilgiye uğratır. Postmodern reklamlar buna örnek olarak verilebilir. Örneğin 1980'lerde ABD'deki en etkili kampanyalardan biri ISUZU arabaları içindi. Bu kampanya,kendi ürünleri için akla hayale sığmayan çeşitli savlar ortaya atan joe ISUZU adındaki bir konuşmacıyı öne çıkarmıştı. Kampanya çok ilgi topladı,çünkü geleneksel normları reddedip otomobil reklamının sahtekarlığı üzerine bir şaka yapmıştı (Fındık reklamı yersennn)

Bu meseleler,dikkatimizi okuma (reading) kavramına çeker. Bu kavram,insanların etraflarındaki semboller,mitler ve ideolojiler yelpazesini anlamlandırmasıdır. Aynı  kültürel unsurlar (kitap,tv programı) ve aynı olaylar (siyasi,skandallar,vs) farklı insanlar tarafından farklı biçimlerde okunacaktır.


GUY DEBORD (GÖSTERİ TOPLUMU)

Guy Debord'a göre,modern toplum,bir gösteri toplumudur. Hepimiz,birey olarak yaşadığımız toplumsal boyuttaki yanlışlıkların sadece uygulayıcısı değil toplumunu beslemektedir.

Debord'a göre tüm iletişim araçları metayı ve tüketimi över ve metaya duyulan isteği kamçılar. İnsan harekete geçirilen arzularıyla baş başa bırakılmıştır. Örn: bir giyim tarzı bir filmde görülür,bir dergi o giyim tarzının yaygınlaştığı gece klüplerinden bahseder,över ve gösteri toplumu heryönden gösteriyi beslemek için çalışır. Kendini gösterinin hizmetine adamış olan birey,toplumsal hayatta varoluşunu ispatlayabilmek için görünen alana yüklenir ve tüketerek gösteriyi besler. Böylece gösteri,kendini tartışılmaz ve erişilmez devasa bir gerçek olarak sunar


Debord metanın gündelik hayattaki egemenliğini söyle açıklar,gösteri,meta'nın toplumsal yaşamı tümüyle işgal etmeyi başardığı andır. ve görülen dünya meta dünyası olmuştur. Gösteri metaları ve tutkuları över.İnsanların kendilerini ilgilendiren gerçekleri tartışabilecekleri hiçbir yer yoktur. Bireyin kendi aklına olan güveni sarsılmıştır. Ekranlarda boy gösterenler de bireyi temsil etmekten çok,medyatik olarak puan kazanmanın peşindedirler.

Toplumda kendisini yeni gibi sunan her düşünce,aslında eski,belki de en radikal teorilerin dönüştürülmüşüdür. Gösteri toplumunu fiilen ortadan kaldırmak için metalaşan dünyanın ve onun yabancılaşmayı besleyen etkilerinin farkına varabilmiş,pratik gücü devreye sokacak devrimci insanlar gerekmektedir. Fakat bu ancak insanların kendi tarihlerine sahip cıkmaları ve tarihin öznesi olabilmeleriyle mümkündür. Oysa,gösteri hakimiyetinin ilk hedefi,tarihsel bilgiyi yok etmektir ve buda gerçekleştirilmiştir. Debord'a göre tarih alanı unutulmaz olanın alanıdır sonuçları uzun süre etkili olacak olaylar bütünüdür,tarih yeni gelişmeleri kısmende olsa anlamaya yardımcı olacak bilgidir.

Debord'a göre gösteri tüm dünyada süregelmektedir. Fakar 20.yy'da iki farklı türü belirmiştir.

1- Bir noktada toplanmış gösteri 

2- Yaygın gösteri

Birincisi diktatör bir kişiliğin etrafında toplanmış bir ideolojiyi ön plana çıkararak hem stalinist,hemde nazi totaliter rejime eşlik etmiştir. 

İkincisi ise,ücretli işçileri yeni meta çeşitleri arasından özgürce seçim yapmaya teşvik ederek dünyanın Amerikanlaştırılmasını amaçlamıştır.


POSTYAPISALCILIK

Yapısalcılık ve postyapısalcılık arasındaki sınırları belirlemek oldukça keyfi bir iştir. Çünkü;

1- Postyapısalcılık karşıt bir düşünce okulu olarak kavranmaktan çok,yapısalcılığın ıslahı ve gelişimidir. Açıkçası,çağdaş postyapısalcı düşünüş yapısalcılığın önceki yenilikleri olmadan mümkün olmazdı.

2- Tek bir postyapısalcılık yoktur,aksine postyapısalcılık başlığı altında gevşek bir biçimde biraraya toplanmış bir yaklaşımlar çoğulluğu söz konusudur. Bu nedenle,bir post yapısalcı yazarda bulunan özellikler bir diğerinde bulunmayabilir.

3- Postyapısalcılıkla ilgili tartışmalar,postmodernizme yönelik çabalarla birlikte kafa karıştırıcıdır. Sonuç terminolojik kaos olabilir.


Yapısalcılık ve Postyapısalcılık: İki ortaklık Postyapısalcılığın içinde yapısalcılığın güçlü izlerini bulmamız kaçınılmazdır.

*  Postyapısalcılıktada dilbilimsel ve metinsel kültür modellerinden yararlanılır. Özellikle Levi Strauss,Barthes ve Lecan'ın yapıtlarına dayanır;dolayısıyla kodlar,mitler,anlatılar ve sembolizm hakkındaki fikirleri dikkat çekici bir biçimde buluruz. Ayrıca,semiyotik modellerin benimsenmesi nedeniyle kültürün özerkliğine büyük önem verilir. Dolayısıyla;marksizm,postyapısal düşünüşte kesin olarak reddedilir.


Yapısalcılık Ve Postyapısalcılık Arasındaki Üç Ayrım

1- Bilimsel bilgi,Hakikat ve Epitemoloji:

Levi Strauss,marx,freud ve yerbilimden esinlenmişti.Yani bu bakış açısı şu görüşü dile getiriyordu:Yorumcu tek bir gerçeği açığa çıkarır yada bir takım bilimsel yaklaşımlar kullanıllarak evrensel olarak geçerli bir kültür okuması yapılır.

Yorumcunun toplumsal konumu ve tarihsel oluşumu bilgisi,kavrayışların ve kuramların biçimlendirilmesinde rol oynar. Burada postyapısalcılar ''doğru'' bir kültür okumasının elde edilebilirliğini sorgular.

Post yapısalcılara göre kültürler ve metinler farklı yollardan yorumlanabilir,çoğul ve durmaksızın artan ve belkide çelişik okumalar ortaya çıkabilir. Bu nedenle hakikat bizim düşündüğümüzden daha erişilmez olabilir. Yapısalcı görüşün aksine tekbir doğru yada tek bir yanlış kesin okuma olmayabilir. Kapanım (closure) olarak bilinen şey post yapısalcılara göre analizimizde katı bir mantığı uygulamak anlamı çözmede bize yardımcı olmaz.

2- İktidar

Postyapısalcılar bir iktidar ürünü olarak marksist kültür kavrayışına yaslanıyor olarak düşünülebilirler fakat marksizm'in meta anlatılarını da redderler. Onlar söylemler ile iltidar bilgi yapılarının iç içe geçişine işaret eder. Bunlar ırk ve cinsiyet sömürgecilik ve profesyonelleri ve uzmanları içeren kurumsal mucadelelerdir.

3- Tarih

Post yapısalcı tarih görüşü kendi iktidar ve hakikat görüşü ile bağlantılıdır. Yapısalcı düşünüş tarihin bilinebilir ve doğrusal olduğunu savunmuştur. Postyapısalcılar için tarihin esas özelliği plan ve düzeni gösterebilmesinden çok sahip olduğu kaotik doğadır


MİCHAEL FOUCAULT

SÖYLEM

Söylem Foulcault'un düşüncesindeki temel motiftir söylem insanları,şeyleri,bilgiyi soyut düşünce sistemlerini tanımlamanın,sınıflandırmanın ve onlar hakkında düşünmenin bir yoludur. Söylemler bağımsız egemen ve yarıtıcı insan aklının ürünleri olarak kavranmamalıdır.

Bu söylemler mesleki uzmanlıklara yönelik savları güçlendirmekten fazlasını yapmıştır. Bunlar ayrıca incelemeye ve ıslah etmeye değer nesneler olarak sapkın grupları ve onları denetlemeye yetkili kılınmış uzmanları yaratmıştır (sınıflandırma) Bu tür sınıflandırmaların ortaya cıkmakta ve değişmekte olduğu keyfi yolları vurgulayan Foucault mesleki söylemlerdeki hakikati ve akılı kesfetme iddialarının süpheyle karşılanması gerektiğini söyler.

Bu tür söylemler nesnel gerçekliği yakalamaktan çokiktidar ve denetim ilişkilerini yaratır yeniden üretir ve maskeler. Faulcault'a göre analizin görevi söylem yapılarını nesnel gerçekliğe dayalı hakikat değerini değerlendirmekten çok bu yapıların temelini oluşturan epistemil varsayımların haritasını çıkarmaktır.Söylem fikri kültüre daha fazla özerklik sunar. Söylem fikrinin bir avantajıda şöyledir: Marksistler,marksizmin dünyanın doğru bir okumasını tek başına sağlayabildiğini başka kavrayışların çarpıtılmış asılsız veya sahte olduğunu savunurlar. Yorumcu olarak görevimiz hakikata yönelik iddialara karşı şüpheci olmaktır.


İKTİDAR

Faucault  mevcut iktidar biçimlerinin son birkaç yy içinde dönüşüme uğradığını savunur. 18.yy boyunca iktidar mutlak monarşiye verilmişti.Bu egemen iktidar (sovereign) olarak bilinir. Foucault bu tütün şu özellikleri içerdiğini söyler

*işkence ve fiziksel cezalandırmayı içerdiğinden merhametli değildir

*sadece kurallar bozulduğunda uygulanma eğiliminde olduğundan aralıklı olarak işlemiştir

*alenen meydana gelmiştir

Faucault disipliner iktidarın özelliklerini şöyle sıralamıştır.

- Düzenleme,denetleme ve gözetim teknolojileri uygulanır

- Düşünce ve davranış biçimlerini eğitim teknikleri aracılığıyla değiştirir ve sürekli olarak işler

- Riüel olmaktan çok rasyoneldir.

- Hapishaneler,okullar ve askeri kışlalar gibi belirli kurumlarda yer alır

Faucault'a göre iktidar sahip olunan birşey değildir,iktidar kendi örgütlenmesini kendisi oluşturan güç ilişkilerini dönüştüren ve güçlendiren ya da tersine çeviren bir süreç ve bu güç ilişkilerini etkili kulan stratejilerdir.

Foucault'un araştırdığı son iktidar biçimi biyo iktidardır. 18.yy'ın sonuna gelindiğinde cezalandırma artık monarşi sistemindeki gibi izleyicileri dehşete düşüren bir hükümdarlık töreni ve şiddet gösterisi değildir. Eski müdahele biçiminin araçları olan darağaçları,kızgın kerpetenler,kaynar yağların yerini düzenli etkinlikler,sessizlik,saygı ve iyi alışkanlıklara bırakmıştır. Amaç itaatkar kurallara düzene ve kendini kuşatan otoriteye boyun eğmiş otoriteyi benimsemiş bir birey yaratmaktır.

Foucault bu yeni iktidar mekanizmalarına ve tekniklerine biyoiktidar der

Biyo iktidar iki ana biçimde gelişmiştir;

1- İnsan bedenine bir makıne olarak yaklaşan biçim disiplinci bir iktidardır,amaç bedeni disipline etmek,yeteneklerini geliştirmek ve ekonomik denetim sistemleriyle bütünleştirmektir.

2-İnsan bedenine doğal tür olarak yaklaşan biçim: nüfusu düzenleyici bir denetim üzerinde yoğunlaşır

Foulcault'a göre biyoiktidar kapitalizmin gelişmesinde vazgeçilmez bir unsurdur kapitalizm bedenlerin üretim süreçlerine şırınga edilmedikçe ve nüfus ekonomik süreçlere göre ayarlanmadıkça biyoiktidar mümkün olamaz. Dolayısıyla karşımıza iki kutuplu bir strateji çıkar;


1-)Nüfusun biyopolitiği

Beden üzerine yoğunlaşır ana sorunlları üreme doğum ve ölüm,sağlık düzeyi ölüm yaşı ortalaması ,yerleşim ve göçtür. Bunlar denetime ve iktisadi gözleme tabidir. Nufus biliminin doğması,insan yerleşimlerindeki kaynakların ve insanlar arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi,bu değerlendirmeleri analiz eden tabloların oluşturulması,istatistik biliminin ortaya çıkışı nüfusu denetlemeye dair çabalardır.

2-)Bedenin anatomo-politiği

Bir makine olarak görülen bedenin kullanımıyla ilgilidir. Bedenin disipline edilişi,yeteneklerinin optimum hale getirilişi ve ekonomik denetim sistemleriyle bütünleştirilmesi amaçlanır. Kısaca temel amaç bireylerin bedenlerini yararlı fabrika ellerine dönüştürmektir.

TARİH;

Foucault'a göre tarihçi nesnesine şu anın bakış açısından yaklaşıır. Tarih,daima şimdinin perspektifinden yazılır;Şimdinin perspektifiyle yazılan tarihde şimdinin ihtiyaçlarına ve çıkarlarına hizmet eder.

Foucault'un tarihe yaklaşımının son bir yönü tarihin deli ve suçlu gibi marjinal insanların unutulan hikayelerini aydınlığa kavuşturmaktır. Aynı kişinin bütün alanlardan dışlandığıda olur. Bu delidir. Deli her durumda diğerlerinden farklı davranışı olan kişilerdir. Bireydeki deliliği belirlemek için yapılan ilk şey,onun çalışmaya uygun olmayan biri olduğunu göstermektedir.

CİNSELLİK;

Foucault,cinselliği farklı dönemlere ayırarak her dönemdeki cinselliğe farklı özellikler atfetmiştir. Foucault,bu bakış açısıyla,cinselliğin bir iktidar aracı haline geldiğini kanıtlamaya çalışmıştır.Foucault'a göre uyarılmış cinsellik insanoğlunun tanrıya başkaldırması demektir. Çünkü ilk günahtan önce insan bedeni tamamen tanrıya bağlıydı yani insan bedenini ancak tanrının istemleri doğrultusunda hareket ettirebiliyordu. Ama insanoğlu ilk günahla birlikte cinselliğini kendi istemi altına aldı. Böylece de cinsellik bir itiraf olan günah çıkarma işleminin temel dayanağı haline geldi.


JACQUES DERRİDA

Derrida ya göre dilbilim ve dilbilim felsefesi,yazmadan çok konuşmakla ilgilidir bu yargı,antik yunana kadar dayanır. Buradaki sorun,somut nesneleri ifade eden kelimelerin doğrudan konuşmacılara hazır olması ve onları görebilen özneler tarafından konuşulmasıdır. Derrida buna 'varlığın metafiziği' der ve bunun anlamın kurulmasında işaretler sisteminden  çok,insan bilinci ve niyetini öne alındığını söyler.

Derrida ya göre göre dil,metafor ve etnosentrik fikirlere dayalı olan ve ikili zıtlıklar yaratan bir sistemdir. Derrida buna 'söz merkezcilik' der ve söz merkezciliğin yerini yazmanın rolünü ön plana alan bir dil kavrayışı ile değiştirmeyi önerir. Bu gramatoloji olarak bilinir.

PARADİGMA SETİ

Bir ilanda bulunan öğeler şu kavramlara göre şekil alır:

1- 2'li zıtlıklardan yararlanırız- doğal yaşam, yapay yaşam, 

Metaforlar bunlar mecaz'la eş anlamlıdır: Bir kavramı açıklarken başka kavramları kullanırız 

indeksikal: Yazılı olan işaretler

ikoniksign: görsel işaretler

metanomi: belirli bir bütünün ne olabileceği ile ilgili bir ifade yaratır.

Doktor göstermeden onu ima eden bir dinleme cihazının gösterilmesi

Aliterasyon: Tokai, çakar çakmaz çakan çakmak aynı seslere sahip

Adı güzeller bunlar kısıtlı tanımlara sahip siz şayet biraz daha tanımı genişletirseniz

bn bilemem



POSTMODERNİZM

Postmodern toplumda;

-Kültür ve kitle iletişim araçları,toplumsal yaşamda öncesinden daha güçlü ve önemli hale gelmiştir.

-Ekonomik ve toplumsal yaşam,malların üretiminden çok,sembollerin ve yaşam tarzlarının tüketimi etrafında döner.

-Parodi,pastiş,ironi gibi üslupla ilgili özellikler ön plana çıkmıştır

-Tüketim temelli kent alanı,kırsal biçime hakim olmuştur.Eğlence,boş zaman unsuru veyaşam tarzı hizmetleri söz konusudur. Alışveriş merkezleri,eğlence parkları ve çeşitli yerleşim kompleksleri bunun örnekleridir.

Postmodern anlatıda karmakarışık bir hikaye dizisi ve metinlerarasılık bulabiliriz.

Metinlerarasılık: Bir filmin yada kitabın bir diğerin göndermede bulunması veya ondan alıntı yapması (örn: hereos da uzay yolu ve batman'a göndermelerde bulunulması)

Postmodern kültürel ürünler samimi ve parçalıdır;pastiş ve yabancı kelimeler vardır;irrasyoneli kutsar; kimi zaman uzman bilgisi olmaksızın yoruma kolayca ulaşılabilir. Çoğu zaman çıkartılacak bir ders yada mesaj yoktur.


JEAN BAUDRİLLARD

İlerleme moduyla tüm dünyaya örnek model olan batı sisteminin artık iflas ettiğini,çöktüğünü ve kendisiyle birlikte tüm insanlığıda peşinden belirsiz bir sona doğru sürüklediğini söyler. ''Herşeyi alıp götürürseniz geriye hiç bir şey kalmaz'' görüşüne karşı çıkar. Çünkü ona göre, kalıntılar vardır

Batıyı kötü niyetli ve çok büyük paralar kazanan bir kültür olarak nitelendiren Baudrillard'a göre batı,sömürmeyi çok iyi bilmiştir fakat bu gerçekleştirilirken öteki taraftaki kalıntılar unutulmuş bunlara önem verilmemiştir. Ona göre üçüncü dünya ülkeleri Batı'nın ekonomik bilimsel ve kültürel değerlerini nakletmeyi başaramamıştır. Gelişme miti ortadan kalkmıştır gerçek anlamda bir dialog , işbirliği yada gelişme hiçbir zaman söz konusu olmamıştır.


SİMÜLASYON, SİMÜLAKRA

Baudrillard, simülasyonu ''Gerçeğe ait tüm göstergeleri ele geçirmiş ve gerçeğin yerine geçmiş sahte olarak tanımlar

Simülasyon nasıl ve ne zaman olduğu bilinmeyen bir şekilde sinsice gerçeği yok edip yerine geçmiş olan,onun bir hipergerceğidir. Miş gibi yapmak birşeyin aslında o şey olmadığını ortaya koymaktır.

Miş gibi olanı,gerçeğinden ayırdedebilme şansına sahiptir.

Hangisinin gerçek hangisinin simülasyon olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Çünkü ortada iki ayrı şey hakiki ve sahte yoktur;tek bir şey vardır; o da sahte bir gerçeklik olan simülasyondur. Simülasyon evreninde herşey abartılmış özellikleriyle vardır ( güzelden daha güzel vs vs)

Dilimizde diyalektik yaklaşım vardır,örneğin güzelin tanımı karşıtı olan çirkin'in varlığıyla yapılabilir. Varmak istediğin hedef ve amaçları gerçekleştirdiğinde,karşıtlarını yok ettiğinde gelişme ve ilerleme durur. Hedefsiz amaçsız ve ağır çekim bir sürece girilir. Baudrillard simülasyonun bu aşamasını kendinden geçme tepkisizlik olarak nitelendirir. Bu noktadan sonra artık herşey tersine döner. Gelişme ve büyüme anlamını yitirir.

Simülasyon ile ilgili bazı araştırmacılar tarafından verilen örnekler şöyledir;

Disneyland gibi tema parklar bunlar önemli ekonomik girişimlerdşr ama çizgi karakterlerin fantezi dünyasını dayanırlar. Baudrillarda göre,insanların disneylandı çekici bulmasının nedeni buranın tüm amerikan değerlerinin gerçek amerikanın minyatürleştirilmiş hali olmasıdır. Ama insanlardan bir gerçek saklanmaya çalışılmaktadır o da gerçek amerika'nın disneyland'a benzediği gerçeği.

Buradaki amaç disneyland'ın dışında kalan evrenin gerçek bir evren olduğuna inandırmaktır. Dolayısıyla Baudrillard'a göre Disneyland ideolojik bir tezgahtır. Çocuksu bir görünümü vardır,çünkü yetişkinlere özgü,gerçek ve başka bir evrenin bulunduğu düşüncesi onaylatılmak istenmektedir.

-Mimarların elinden çıkma geçmişin mitleştirilmiş versiyonlarını kopyalayan temalı yerleşim siteleri. Onlar eski ingiliz köylerinin akdeniz balık limanlarının vs aynısını yapmaya çalışabilirler (örn: kemer country,bosphorus city)

-Gerçek yaşama müdaheleye varan tv programları ve medya olayları (örn: körfez savaşını baudrillard ''pornografik bir savaş'' olarak nitelendirir. Körfez savaşı sırasında yapılan yorumların hiçbiri haber kapsamına girmemektedir. Baudrillard'a göre bu savaşın medyadaki yansıması,kitlelerin gösteri istemelerinin bir sonucudur. Savaş kitlelerin istediği bir komando eylemi gösterisine dönmüştür. Gösteri çağının en iyi örneklerinden biridir anlam ikinci plana itilmiştir. Kitlelere iletilmiş gerçeş bir bilgiden söz edebilmek güçtür. Baudrillard'a göre gerçek bilgi yada anlam söz konusu olsaydı körfezde savaş olmazdı. 

Yani Baudrillard haberdeki anlam eksikliğini sistemi yıkan bir tehlike olarak görmektedir. Ayrıca savaş sırasında habercilikteki başlıca kaynak CNN ve batı basınıdır. Bu da basının tarafsızlığını yitirmesi gibi bir sakınca doğurmuştur. Bunun yanı sıra körfez savaşı üstünlüğünü vurgulayan bir savaş olmuştur. Herkes silahlar konusunda uzman kesildi amaçları bilgi yaymak olan kitle iletişim araçları bilgilendirmemeye yöneldi akla değil daha çok duygulara seslendiler hedeflerini doğru bir şekilde vuran füzeler bilgi olarak verildi. 

Sıradan insanların yaşamlarını izleyenve bu yaşamları değiştirmeye kadar varan belgesel programlarda bu sürecin bir diğer örneğidir. Hem savaş örneğindeki hem de bundaki durum medyanın kendisinin ürettiği bir durum (örn:evlilik programları)

Yaşam koşulları giyimleri faaliyetleri itinayla tasarlanan böylelikle ilkel kalmayı sürdüren ve böylece turist beklentilerine uygun yaşayan 3. dünyada  turistik noktalardaki ilkel kabileler.

Baudrillard'a göre amerikalılar watergate leri kendi toplumlarının ahlak bozukluğunu ve kusurlarını sinemada ve medyada acımasızca ilan ediyorlar. Ona göre bu kıskanılacak bir özgürlük anlayışı ABD'nin sahip olduğu bu özelliklere karşın diğer toplumlarda bireysel ve kamusal işlerde herzaman gizlilik saygınlık onun deyimiyle yapmacık burjuva davranışlar söz konusu.

Baudrillard'a göre ABD'liler ışıklarının sönmesinden korkuyor;binalar,boş bürolar,vs hep açık,farlar hep yanıyor,çöldeki boş motellerdeki klimalar bile hep çalışıyor vs... Baudrillard bu yapaylığı enerjiyi ve mekanı büyüleyici buluyor. ABD bir bütün halinde sinema salonunu anımsatıyor.

Tüketim,artık bireyin özgün bir etkinliği değildir birey için bir zorunluluğa dönüşmüştür. Bu anlayışın egemen olduğu tüketim toplumunda gerçek ihtiyaçlarla sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrım ortadan kalkmıştır.

Kitle iletişim araçlarıınn büyüleyiciliği,mesajın eleştirel yanını yok etmektedir. Kitleler'de aracın büyüleyiciğini mesajın eleştirel yanına tercih etmektedir.Kitle iletişim aracının ilkesi büyülemedir.Böylece insan tepkisizleşir hafıza kaybolur,algılama ve muhakeme yeteneği azalır.

Radyo ve tv,izleyicinin müdahalesine izin vermez çünkü izleyicinin göstereceği bir tepki haberdeki bir bölümün kaçmasına neden olabilir. Örneğin politikacıya tepki gösterirsek onun bir sonraki cümlesini kaçırabiliriz. Yani kitle iletişim araçlarının birşeyler anlatabilmesi için çoğunluğun sessiz olması gerekmektedir.

KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜR  

Postmodernizm ile ilgili tartışmalar,çoğu zaman küreselleşme ile ilgili tartışmalarla çakışmaktadır.Bu çakışmanın en büyük nedeni,kültürün postmodernleşmesi ile ilgili toplumsal güçlerin (örn:medya,truzim,uluslararası şirketler) iç içe geçen bir dünya oluşturmada gittikçe daha büyük rol oynamalarıdır.

Küreselleştirme üç temel boyutu içerir

1-Ekonomik küreselleşme: Dünya finans piyasalarının ve serbest ticaret bölgelerinin yükselişi malların ve hizmetlerin küresel değişimi,uluslararası şirketlerin hızlı büyümesi.

2-Politik küreselleşme: BM,AB gibi uluslararası örgütlerin ulusu devletin yerine geçmesi ve küresel politikaların yükselişi

3- Kültürel küreselleşme: Dünya çapında bilginin işaretlerin ve sembollerin akışı ve bu akışa tepkiler


KÜLTÜREL KÜRESELLEŞMEYE YÖNELİK İKİ ZIT BAKIŞ AÇISI

Amerikanlaşma/Mc donaldlaşma

Homojenleşmenin artışı

Kültürel emperyalizm serbest piyasa ideolojileriyle birlikte amerikan kültürünün dünyanın geri kalan kısmına ihraç edilmesi.. ABD kaynaklı medya ve eğlence ürünlerinin örn: Disney çizgi filmleri ihracına özel ilgi gösterilmiştir. Küresel kültürel tercihler küresel idari sistemler yükselmiş yerel farklılıklar azalmıştır. Dar bir araç amaç rasyonalitesi işin vasıfsızlaşması,paketlenmiş sunum standartlaşmış seçenekler acımasız piyasa ilkeleri otantikliğin yok oluşu.

Yerel ile küreselin etkileşimi

Coğrafi olarak sınırlı gelenekler ve yaşam biçimleri etnik gelenekler din dil vs... Coğrafi olarak geniş toplumsal ve kültürel güçlerin etkileşimi

Sonuçları;

- Bazen türdeşleşme olabilir örneğin gelişmiş ulusların zengin orta sınıfları arasında ortak beğeniler zevkler vs. vardır. Bu yerel kültürün ve yerel yaşam tarzının etkisini yok etmeye veya azaltmaya eğilimlidir.

Melezleşme olabilir. Küresel ürünlerin veya güçlerin yerel koşullar tarafından benimsenmesi veya kısmen değiştirilmesi.

Etnik canlanmalar yerli haklar içinmücadeleler dinsel tutuculuk ve ırkçı tepkiler görülebilir. Bunlar yabancı ve küresel etkilerin zararlı görülen sonuçlarına karşı değerli yaşam biçimlerinikoruma ve savunma isteiğinden çıkar


TERİMLER

Yapısalcılık: Yapısalcılık temelde büyük yapılar, sistemler ve oluşumlarla ilgilidir. Yapısalcı hareket çerçevesinde insan davranışları ve olgular bu büyük sistem ve yapılar aracığıyla (örneğin: Psikanaliz, Marksizm, Darvinizm) incelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır.

Anlam: Bir sözün isimlendirdiği şeydir.Evlenmemiş-Bekar.

İma: İdeolojik olup açık olmayan bir anlamdır.Evlenmemiş-Sorumluluk sahibi olmayan,rahat.

Totoloji: Bir bileşik önermenin kendini oluşturan önermelerin her değili için daima doğru sonuç vermesi durumu.Tekrarlama da diyebiliriz.”Ağaç ağaçtır” gibi.

Postyapısalcı felsefe:Yapısalcılık-sonrası denilen dönem içinde ortaya çıkmış ve kendisini en temelde yapısalcılığı sorunsallaştırmakla temellendirmiş olan düşünce biçimidir.

İktidar: İktidar, yönetme gücünü elinde bulunduran kişi ya da kişilerdir.

Söylem: Belirli bir anlamlar çoğulluğunu üreten kurallar ve ilkelerdir.

Semiyoloji: Simge, sembol ve işaretlerin yorumlanmasını, üretilmesini veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin sistematik bir şekilde incelenmesine dayanan bir bilim dalıdır.

Paradigma: Aynı söz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıtlık bağlantısı kuran ögelerin oluşturduğu bütün.

Epistemoloji: Epistemoloji, bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen felsefe dalıdır. Bilgi felsefesi olarak da adlandırılmaktadır.

Metafor:Bir şeyin yerine geçen ve tamamen başka bir şeye metafor denir.(Mecaz)

Metonomi:Belli birbütünle ilgili bize ipucu veren görüntü ya da ifadeye metonomi denir.

Aliterasyon: Benzer sesleri yansıtarak ortaya çıkan ifadeye aliterasyon denir.

Postmodernizm: Modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülen akımdır.

Metinlerarasılık: Bir filmin ya da bir kitabın,bir diğerine göndermede bulunması veya ondan alıntı yapmasıdır.

Simülasyon: Gerçek bir dünya süreci veya sisteminin işletilmesinin zaman üzerinden taklit edilmesidir.

Parodi: Belli sanat tarzı veya üslubunu taklit ederek onun gülünç ve abartılı yanlarını öne çıkararak ve abartarak eleştirmeyi amaçlayan bir eser meydana getirmeyi hedefleyen sanat dalıdır.

Pastiş: Boş parodi de denir.Yanıltma ya da yerme amacıyla bir yazarın, bir ressamın uslubunun taklit edildiği sanat yapıtı.

İroni: Söylenenin tam tersinin kastedildiği ifadedir.Yani söylenen ya da yapılan eylem ciddi görüntüsü altında o söyleneni ya da eylemi çelişki noktasına çekmeyi hedefler.


PARADİGMA SETİ

İşaretler:Yazılı işaretler – Görsel İşaretler

İkili Zıtlıklar: Doğal yaşam-yapay yaşam

Metafor:Bir şeyin yerine geçen tamamen başka bir şeye metafor denir(Mecaz).Örneğin,

Sagem ultra ince cep telefonu-dar kapı eşiği

Metonomi:Belli bir bütünle ilgili bize ipucu veren görüntü ya da ifadeye metonomi denir.Örn;ilanda fil ayağının hem vahşi doğayı hem de Afrika bütününü betimlemesi.

Aliterasyon:Benzer sesleri yansıtarak ortaya çıkarılan görüntü ya da ifadeye aliterasyon denir.Örneğin,”Çakar çakmaz çakan çakmak-Kaliteden kasıt casati” gibi.